FETHİYE LİONS KULÜBÜ DERNEĞİ



FETHİYE LIONS CLUB



Hizmet Ediyoruz - We Serve

Hizmet Ediyoruz - We Serve

31 Temmuz 2010 Cumartesi

Basın Mensuplarına Teşekkür Ederiz.





21.07.2010 tarihinde gerçekleştirdiğimiz "Basın Bayramı" ve "Japonya Yılı" Aktivitemiz 24 Temmuz tarihinde Hürriyet Gazetesi'nin Akdeniz Eki'nde ve 27 Temmuz tarihinde Sabah Gazetesi'nin Akdeniz Eki'nde yer almıştır.

Aynı zaman 23.07.2010 tarihinde aktivitemiz alfabetik sıra ile Batı Akdeniz Gazetesi, Beşkaza Gazetesi, Fethiye Gazetesi, Gerçek Fethiye Gazetesi, Land of Lights (İngilizce) Gazetesi'nde yer almıştır.

Fethiye Lions Külübümüze gerek yerel gerek ulusal basında yer veren Tüm Basın Mensubu dostlarımıza yürekten teşekkür ederiz.

Bu çalışmalarımızın Fethiye ve Japonya arasında dostluk ve kültürel değişim çalışmalarını desteklemesini diliyoruz.

Sevgi, dostluk ve barış dileklerimizle.




21 Temmuz 2010 Çarşamba

"2010 Türkiye'de Japonya Yılı ve Basın Bayramı" Kutlaması












Fethiye Lions Kulübü Türk ve Japon Hükümetlerinin 2010 yılını “Türkiye’de Japonya Yılı” ilan etmeleri ve 24 Temmuz tarihinin Basın Bayramı olması vesilesi ile 21 Temmuz tarihindeki açılış kutlaması ile Fethiye İlçemizde Japon Yılı etkinlikleri düzenlemeye başlanmıştır.

21 Temmuz tarihli buluşmada misafirlerimiz Japon Shumei Vakfı’ndan Bay Satoru ve Bayan Chikako Nakano'ydu. Kendilerine bu katılımları için teşekkür ediyoruz.

Japon Kültürünü bir parça daha tanıtmak niyetiyle, Fethiye Halk Kütüphanesi’ne, Kütüphane Müdür Sayın Orhan Balcı Bey’e, 3 tanesi Türkçe 1 tanesi İngilizce olmak üzere 2 Japon yazarın 4 kitabı hediye edilmiş ve Bay Satoru Nakano tarafından sunulmuştur. Kitapları hediye edilen Japon Yazarlar: Haruki Murakami ve Kazuo İşiguro'dur.

Halk Kütüphanemiz de kendi arşivlerinde bulunan İkinci Dünya Savaşı'na ait ve Japonya’ya atom bombasının atılmasına dair arşivdeki gazeteleri sergileyerek bu çalışmamıza tarihi bilgi paylaşımı ile destek verdiler.

Basın Bayramı nedeniyle Fethiye İlçemizde görev yapmakta olan muhabirlerimize, isimlerinin Japonca kaligrafi ile yazılmış şekillerini ve Japon bayrağı ve ülke adını taşıyan geleneksel mendil ve baş bandını takdim edildi. Katılan tüm basın mensuplarına ilgilerinden dolayı teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Türk ve Japon Hükumetleri tarafından ilan edilen“Japonya Yılı"nın 3 ana teması var:

1- Japonya’nın güzelliklerini yakınlaştıralım.

2- Dostluğumuzun çapını genişletelim.

3- İşbirliğimizi geleceğe taşıyalım.

Fethiye Lions Kulübü olarak 2010 yılında yapacağımız çalışmalar ile, Japonya’nın kültürel ve sanatsal yönlerini daha iyi tanımak ve tanıtmak adına çalışmalar yapmayı arzu ediyoruz. Bu vesile ile dostluklarımızı sağlamlaştırarak bir yandan da İlçemiz haklı ile Japon halkı arasında köprüler kurmaya gayret edeceğiz.

120 Yıl önce Ertuğrul Fırkateyni’nin Kushimoto Beldesi yakınlarındaki Ooshima adası yakınlarında batışı 578 Osmanlı denizcisinin ölümü ve sadece 69 tanesinin kurtulabildiği acı bir facia iken, iki hükümetin ortak yaklaşımı ile bir dostluk köprüsü görevi görmektedir. 2010-2011 Dönemi Kulüp Başkanımız Zeynep Kocasinan 2010 yılının Mayıs ayında Japonya’ya seyahatinde Kushimoto’yu, oradaki Türk Müzesini ve “Ertuğrul Fırkateyni Şehitler Anıtı”nı ziyaret etmiş ve Kushimoto Belediye Başkanı ile görüşmüştür.

Şehitlerimizin ruhları şad olsun.

Kutlamamızda Japonya'dan gelen doğal tarım yeşil çayı konuklarımıza ikram edilmiştir. Çay seremonileri barışı temsil eder. Kutlama sırasında çay seremonisi konusunda dört yıl eğitim almış olan Bayan Nakano, Türk ve Japon dostluğunun simgesi olarak ve dünya barışı adına toz yeşil çay ile çay hazırlamış ve Türk halkına sunmak üzere, sembolik olarak kutlamamızda hazır bulunan eski milletvekili Sn. Ali Döğerli'ye sunmuştur.

Ayrıca Vakfın Japonya’da “Miho Müzesi” ismi ile tanınan ünlü bir müzesi bulunmaktadır. Tören sırasında konuşma yapan Fethiye Müzesi Müdürü Sn. İbrahim Malkoç "Japonya Yılı" vesilesi ile Japonya ve Türkiye arasında müzecilik konusunda bilgi alışverişi yapmayı istediklerini belirtmişlerdir.

Japonya ile Türkiye arasında 120 yıl önce başlayan bu dostluğu elele vererek hep birlikte güçlendirelim.

Yürekten saygılarımızla.

21 Temmuz 2010 "Japonya Yılı" Etkinliğimiz Basında:

Haber sitelerinden linkler eklidir:

http://haber.voborsa.com/2010/07/22/fethiyede-lions-kulubunden-japon-yili-ve-basin-bayrami-kutlamasi/


"The Year of Japan and The Day of Press" Celebrations in Fethiye


On July 21st Fethiye Lions Club organized a cocktail to celebrate The Day of Press press members in Fethiye and “The Year of Japan in Turkey.” Mr. and Mrs. Nakano from Shumei Foundation were the guest of honour. Retired congressman Mr. Ali Döğerli, the head of Fethiye Public Library Mr. Orhan Balcı and the Head of Fethiye Museum Mr. İbrahim Malkoç and other distinguished guests also attended the celebration.

120 years ago an Ottoman ship Ertuğrul was sent to Japan to present a medal of honour from Ottoman Sultan Abdulhamit II to Emperor Meiji. On the way back the ship was caught in a typhoon and sank near Ooshima Island in Kushimoto, Wakayama Japan. 587 sailors died and 69 survived. These sailors were sent to Turkey with two Japanese ships after they had recovered.

Current term president of Fethiye Lions Club Zeynep Kocasinan mentioned in her opening speech that she has been to Kushimoto Japan in May this year and visited the site near the Ooshima Island where now a Turkish Museum and a special Memorial have been built.

This event created a bridge of Friendship between Japan and Turkey. And the two governments declared the year 2010 as “The Year of Japan in Turkey”, or “The Year of Japan” in short, to strengthen our ties and deepen the friendship and connection between the two countries and nations.

Fethiye Lions Clubs have been in contact with various Japanese Lions Clubs in Japan and Japanese organizations in Japan and Turkey and their members. On July 21st, Mr. and Mrs. Nakano came to Fethiye to attend the celebrations. Nakanos gave Fethiye Public Library 4 books of Japanese authors, 3 in Turkish and 1 in English. The authors of the books, Kazuo Ishigura and Haruki Murakami are popular authors with books available in many languages as well as Turkish.

A small tea ceremony was presented in the event to symbolize peace, friendship and understanding between Turkey and Japan. The guests were served natural agriculture green tea which was brought from Japan.

Since July 24th is The Day of Press in Turkey, press members in Fethiye were given Japanese calligraphic writings of their names as well as traditional head bands and handkerchiefs with the Japanese flag design. Press members Ms. Sezer Sahindas, Mr. Fatih Dereli, Mr. Gokhan Ayyildiz, Mr. Ramazan Coskun, Mr. Fatih Yilmaz attended the celebrations.

During the cocktails the guests also had the chance to learn to write their names with Japanese calligraphy.

Fethiye Lions Club will continue its year of Japan activities during the year.

For more information: www.fethiyelions.org



Bölge Başkanımıza Chevron Takdimi

2010-2011 Dönemi 12. Bölge Başkanımız Sn. Ln. Saadet Yeni'ye Kurucu 15 yıl Chevron Ödülü Geçen Dönem Başkanımız Sn. Ln. Nurcan İnce tarafından takdim edilmiştir.

Bölge Başkanımızı yürekten kutluyoruz.

20 Temmuz 2010 Salı

Tekne Gezisi

Fethiye Lions Kulübümüz tarafından 20 Temmuz 2010 tarihinde bir tekne gezisi organize edilmiştir. Katılan ve organizasyonda katkısı bulunan tüm misafirlerimize ve üyelerimize yürekten teşekkür ediyoruz.

Neşe ve keyif dolu nice gezilerde bir arada olmak dileğiyle.

12 Temmuz 2010 Pazartesi

ATATÜRK VE Dil Devrimi



Uluslararası Lions Dernekleri 118-R Yönetim Çevresi Federasyonu

Atatürk Platformu Başkanlığı tarafından sunulmuştur:


Dil, en önemli “iletişim aracı”dır. İnsan, duygularını, düşüncelerini, deneyimlerini ve edindiği bilgiyi, dil aracılığıyla başka insanlara ve topluma aktarır. Bu önemli iletişim aracı, değişik nedenlerle, türlü olumsuz etkiler altında kaldığında; örneğin dil, çağdaş yaşama koşut olarak geliştirilemediğinde ya da başka dillerin etkisi altında, kendi doğal özelliğini yitirmeye başladığında; toplum, bu önemli iletişim aracından yeterince yararlanamaz. Dil, iletişim aracı olma özelliğinin yanında, aynı zamanda bireye ve topluma, kendine özgü kişilik veren en önemli etkendir. Kişilikleri tamamlayan özellikler, dile ve dilin dayandığı kültüre bağlı olarak biçimlenir. Dolayısıyla, dillerini yitirmiş toplumların, kendi ulusal özelliklerini sürdürmesini beklemek de olanaksızdır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, kültürün tanımı içinde en baş sırada yer alan dilin, ulusal bir erek olduğunun farkındaydı. O’nun toplum yaşantısına gözlerini açtığı yıllarda Türkçe, kendi tarihinin en karanlık günlerinden birini yaşıyordu. Türkçe’ye, Arapça ve Farsça gibi Doğu, aynı oranda olmamakla birlikte, Batı dillerinden giren sözcükler, Türkçe’yi kendi doğal yapısının bütünüyle dışına itmişti. Türkçe, adına Osmanlıca denilen yapay bir dilin etkisinde her geçen gün ulusal benliğini yitiriyor, kendi ata yurdunda ilgilenilmeyen, hor görülen, küçümsenen bir konuma itilmiş bulunuyordu. Türkler, bu yapay dilin etkisiyle, pozitif bilimlerin bütünüyle dışında kalmış; okuma yazma oranları yüzde beşlerin üzerine çıkamamıştı. Okullaşma oranları son derece düşüktü. Matbaanın gelmesinden sonra da basılan kitap sayıları son derece altlarda kalmıştı.

1908 Genç Türk Devrimi, yani II. Meşrutiyet Hareketi’yle başlayan yeni kültür atılımı, Türkçe’ye derin bir nefes aldırdı. Aydınlar, kendi ulusal kimliklerini merak edip araştırmalara yöneldikçe, Türkçe’nin köklerini, anlam ve sözcük zenginliğini anlamaya çalışıyorlar; örneğin Şemsettin Sami gibi ünlü entelektüeller, bu dilin bir sözlüğünü yazma denemesinde bile bulunuyorlardı. Atatürk, daha öğrencilik yıllarında, bu canlanan, dirilen, boy atan kültür ortamının da etkisiyle, ana kucağında masallarla, ninnilerle tanık olduğu güzel Türkçe’nin gıdasını, artık gittikçe artan bir pınarın suyundan doya doya alıyordu. O’nun dünyasında artık Türkçe, ulusal bir dava haline gelmiş; Türkler’in var olabilmek ve varlıklarını sürdürebilmek için O, Türkçe’ye sahip çıkmalarını, onu geliştirmelerini görmüştü. Askerî lise öğrencisiyken, Selanik’te yayımlanmakta olan “Çocuklara Rehber” adlı derginin, son derece sade bir dille yayımladığı Türkçe metinlerin ve şiirlerin etkisinde kalmıştı. O, bu derginin sürekli okuyucuları arasındaydı. Atatürk’ün dile, güzel konuşmaya ve edebiyata yönelik ilgisi, bu yıllarda oluşmaya başlamıştı. Bir askerî öğrenci olan Ömer Naci’nin edebiyata olan düşkünlüğünden etkilenmiş; o da, Ömer Naci’nin etkisinde güzel konuşma ve yazma hevesine kapılmıştı. Bu ilgi, II. Meşrutiyet döneminde daha da arttı. Birinci Dünya Savaşı yıllarında, ünlü Türk yazarlarının edebî yapıtlarını okuyor; bunların arasında öz Türkçe’ye özen gösterilerek yazılanlara ayrı bir ilgi duyuyordu. 10 Aralık 1916’da, anı defterine şunları yazmıştı: “Yemekten önce, Mehmet Emin Bey’in (Yurdakul) şiirleriyle, Tevfik Fikret’in Rübab-ı Şikeste’sinden aynı tür parçalar okuyarak, karşılaştırma yapmak istedim. İkisi de başka başka güzel. Ancak, Türkçe olanda da diğerinde de aynı ölçüde Arapça, Farsça sözcükler var. Fark, biri parmak hesabında, diğeri değil...”

Atatürk bu satırları karalarken, Osmanlı ülkesinde okullarda öğrencilere pozitif bilimler, bir üçgenin iç açıları demek olan “Müselles-i Mütesaviyul Adla” gibi deyimlerle öğretiliyor; Türkçe ile dünyaya gözlerini açtıktan bu yana hep iç içe oldukları Türkçe yerine, Arapça ve Farsça dillerinin etkisinde, körpecik beyinlerini köreltip duruyorlardı. Osmanlı ülkesinde geri kalmanın en önemli nedenlerinden biri, bu olumsuz durumdu.

Atatürk, Ulusal Bağımsızlık Savaşı’nın başlamasıyla, Türkçeleşme hareketinin de başladığını düşünüyordu. Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Celal Nuri, Tunalı Hilmi ve Besim Atalay Bey gibi Türkçe’ye önem veren kişilerle, ulusal kültürün bu en önemli boyutu üzerine kafa yoruyordu. 1923 yılında Türkçe Kanunu çıkarılarak, önemli bir adım atılmıştı. .

7 Şubat 1923‘de, Balıkesir Paşa Camii’nde minbere çıkıp, Türkçe hutbe okumuştu. Arkasından sorulan bir soruyu da şöyle yanıtlamıştı:

“Hutbeden amaç, halkın aydınlatılması ve doğru yolun gösterilmesidir, başka bir şey değildir. Yüz, iki yüz, dahası bin yıl önceki hutbeleri okumak, insanları bilgisizlik ve aymazlık içinde bırakmak demektir. Hutbeyi okuyanın, ne olursa olsun, halkın kullandığı dili kullanması gerekir... Minberlerde yankılanacak sözlerin, bilinmesi ve anlaşılması ve teknik ve bilimsel gerçeklere uygun olması gerekir. Hatiplerin, siyasal, toplumsal ve uygarlığa ilişkin durumları, her gün izlemeleri zorunludur. Bunlar bilinmezse, halka yanlış düşünceler aşılanması yoluna gidilir. Bundan ötürü hutbeler, tümüyle, Türkçe ve çağın gereklerine uygun olmalıdır ve olacaktır”.

Atatürk, bu düşüncelerini eyleme dönüştürmek için de yoğun bir çaba içine girmişti. Hutbelerin Türkçeleştirilmesinden sonra Atatürk, Kur’an’ın Türkçeye çevrilmesi sorunu üzerine eğilmişti. 1925 Kasımında, Ankara Anafartalar’daki Gazi Kız Numune Mektebi’ne (Atatürk Ortaokulu’na) dikkatle okunması dileğiyle Türkçe bir Kur’an armağan etmişti. Bu konuda kimi duraksamaların olduğunu görünce de kutsal kitabın yeni bir çevirisinin yapılmasını emretti. İbadet dilinin Türkçeleştirilmesi yolundaki bu girişimleri, 1930’lu yıllarda, camilerde Türkçe Kur’an ve Türkçe Ezan okunmasıyla amacına ulaştı.

Bu arada Türkiye, büyük bir değişim yaşıyor; siyasal, kültürel, toplumsal ve ekonomik içerikli devrimler ardı ardına gerçekleştiriliyordu. Atatürk, 1930 yılında Ortaokul öğrencilerine okutulması için Medenî Bilgiler adlı kitabını yazdı. Afet İnan tarafından yayımlanan bu kitapta, Atatürk, dilin önemini şöyle açıklamıştı: “Türk ulusunun dili Türkçedir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk dilini çok sever ve onu yükseltmek için çalışır. Bir de Türk dili, Türk ulusu için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk ulusunun geçirdiği bunca tehlikeli durumlarda, ahlâkının, geleneklerinin, anılarının, çıkarlarının, özetle, bugün kendi ulusallığını yapan her şeyin dili aracılığıyla korunduğunu görüyor. Türk dili Türk ulusunun kalbidir, belleğidir”.

Ancak Atatürk, bununla da yetinmiyordu. Kendi ülkesini sömürgecilerin elinden kurtarmasını bilen Türk Ulusu’nun, dilini de emperyalist etkilerden kurtarmayı başaracağını dile getiriyordu.

Bu nedenle O, dil çalışmalarını yürütecek bir dernek kurulması gerektiği düşüncesine ulaşmıştı. Türkler’in çok eski ve köklü kültürlerinin, dil çalışmalarıyla daha da yükseleceğine; Türkçe’nin güzel anlatımıyla, Türk edebiyatçılarının yapacakları şiir, roman ve öykü gibi çalışmalarla Türkçe’nin daha da gelişeceğine ve besleneceğine inanıyordu. Bu nedenle 15 Nisan 1931’de Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti adıyla bir dernek kuruldu. Bu dernek, düzenlediği kurultaylarla, dil çalışmalarıyla ve halkı bilgilendirme etkinlikleriyle, hızla gelişti. Türk dilinin bir sözlüğü bile yoktu. Zaman zaman Türkçe sözlük yazma denemelerinde bulunulmuştu. Ancak bu denemeler, büyük ölçüde başarılı olamamış ya da istenilen düzeye getirilebilmiş değildi. Bireysel çabalarla ancak bir yere kadar gidilebiliyordu. Atatürk, Türk Dili’nin doğru kaynaklarından araştırılmasına büyük önem veriyordu. En büyük özlemlerinden biri, Türkçe’nin bir bilim dili haline gelmesiydi. Türk Dili, dünyanın en zengin, en köklü dillerinden birisiydi. Ancak işlenmemiş, kuralları ortaya konulmamış, başka diller üzerindeki etkisi, sorunları incelenmemişti. Türkçe, Türk Ulusu’nun benliği demekti. Binlerce yıllık geçmişin izlerini, zenginliklerini üzerinde taşıyordu. Doğru dürüst bir gramer kitabının, bir sözlüğünün olmayışı bile büyük bir üzüntüydü. Bir kültür devriminin derinden, Anadolu’nun dört yanına yayılarak gerçekleştirilmesi için uğraşılıyordu. Halkevleri bunun en önemli aracı olarak görülüyordu. Ankara’da, Türk Tarih Kurumu’nun kardeşi olarak, özerk bir yapıda kurulan Türk Dil Kurumu’nun önündeki en büyük iş, Türkçe bir sözlüğün oluşturulmasıydı.

Özverili ve cumhuriyet değerleriyle özgüveni yüksek, halka kaynaşmayı ilke edinmiş Türk öğretmenleri, bu yeni sözlük yazma çabasında, Cumhuriyet Aydınlanması’nın en görkemli işlerinden birini yaptılar. Halka koştular, bu yüce varlığın ortak belleğine ve kültür dağarcığına başvurdular. Tek tek, Anadolu’nun her bir yanına, yaşlı tarihin elleriyle serpiştirdiği sözcükleri, onun ortak belleğinden derleyip, Halkevleri aracılığıyla Türk Dil Kurumu’na ulaştırdılar. Öğretmenler, Anadolu yaylalarına, köylerine, kasabalarına ve en ıssız köşelerine dağılan ve balını arayan arılar gibiydiler. Tek tek yöneldikleri çiçeklerden, Türkçe’nin tarihin bağrından süzülüp gelen ya da halkın ortak dağarcığının en özgün örneklerini yarattığı sözcüklerini, topladılar. Topladıkları her sözcük, onlar için, o çiçeklerden ayrı ayrı tat aktaran usareler gibiydi. Ankara’da, Kurum’da oluşturulan bir kurul, gelen sözcükleri tek tek gözden geçirdi. Ciltler halinde Derleme Sözlükleri oluşturuldu. Değişik ağızlardan, lehçelerden oluşan, kimi zaman tekrarlanan, kimi zaman yeniden gözden geçirmeyi ve doğrulamayı gerektiren sözcükler, bu sözlüklerde yer alıyordu. Ancak, aralarında çok sayıda tekrarlanan sözcükler de vardı; bunların kimileri, lehçe farklılıklarıyla, Derleme Sözlüklerinde yer almıştı. Bu kez Derleme Sözlükleri, sözcük sözcük gözden geçirildi; tekrarlanan sözcükler ayıklandı; bir sistemli akışa oturtuldu. Böylelikle altı ciltlik Tarama Sözlükleri oluşturuldu. Bu kez, bu sözlük de yeniden güncellendi ve kapsamlı bir Türkçe Sözlük oluşturuldu. Burada durulmadı; kitap yayınları ve okuma yazma oranları hızla arttı. Kısa sürede, Osmanlı Devleti’nin onca zamandır yaptıklarının düzeyi aşıldı. Türkler, Türkçe’nin aydınlatıcı gücünün etkisiyle, kendi aydınlanma hareketlerinin birer parçası haline gelmişlerdi.

Arılar, kovanlarından boşalmış, coşkuyla Anadolu yüzeyine dağılmış, sabırla sözcükleri birer usare gibi getirip, ondan büyük bir lezzet ve tat yaratmıştı. Cumhuriyetin her bir aydını ve öğretmeni, karanlıkları aydınlatan birer Promethe’ydi…

Aydınlık bir kaynaktan alınıyor, onların ellerinden Anadolu yüzeyine serpiliyordu.

Bu aydınlığın kaynağı Atatürk’tü...


------

KAYNAK: Doç.Dr. Kemal ARI tarafından hazırlanmıştır.

7 Temmuz 2010 Çarşamba

Charter Chevron Ödülleri verildi.


Fethiye Lions Kulübümüzün 1994 yılında kuruluşunda kurucu üye olarak bulunan ve Lions'da 15. yıllarını dolduran üyelerimize 15 Yıl Charter Chevron Ödülleri, 07.07.2010 tarihinde 2010-2011 Dönemi 1. Aylık Genel Toplantımızda, Geçmiş Dönem Başkanımız Sn. Ln. Nurcan İnce tarafından verildi.


Bu toplantımızda Charter Chevron Ödülü alan üyelerimiz:
Kurucu Başkanımız Ln. Burcu Gül
Ln. Dr. Türkan Külen
Ln. Sezer Arı
Ln. Yonca Döğerli
Ln. Seniha Öztürk
Ln. Nazife Babür
Ln. Aysel Berk
Ln. Tuna Bilginer
Ln. Aysun Alp
Ln. Filiz Gürkan (Transfer Charter Üyemiz)


Tümüne kulübümüze kurulduğunu günden bugüne katkıları için yürekten şükran ve teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Nice yıllara.



1 Temmuz 2010 Perşembe

Bölge Başkanımız Kulübümüzden...

Kulübümüzün Kurucu Üyelerinden Sn. Ln. Saadet Yeni Lions MD 118-R Yönetim Çevresi 2o1o-2011 Hizmet Döneminde 12. Bölge Yönetmeni olarak göreve seçilmişlerdir.

Kendilerini yürekten kutluyor ve başarılar diliyoruz.

2010-2011 Dönemi Yönetim Kurulu

Fethiye Lions Kulübü
2010-2011 Dönemi Yönetim Kurulu

Başkan: Ln. Zeynep Kocasinan
Geçmiş Dönem Başkanı: Ln. Nurcan İnce
1. Başkan Yardımcısı: Ln. Ayşegül Özen
2. Başkan Yardımcısı: Ln. Semra Talaş
3. Başkan Yardımcısı: Ln. Neriman Seke
Sekreter: Ln. Ayşegün Özen
Sayman: Ln. Gül Çabuk
Üyelik Direktörü: Ln. Vasfiye Doğan
Toplantı Yönetmeni: Ln. Fügen Köksal
Kulüp Amiri: Ln. Özlem Berk